13 Mayıs 2008 Salı

En asortik adıyla "İklimlendirme"

İstanbul'da kaldığımızda tek yapabildiğimiz düşünmek ve tabii bir yandan da araştırmak. Daha ince işlere bile girmedik ama yine de o kadar çok konu var ki bir çözüm ya da seçim bekleyen :). Bizim için bu konulardan en önemlilerinden biri de ısıtma ve soğutma yani en asortik adıyla "iklimlendirme".

Eşim elektronik mühendisi olduğu ve genellikle makina üreticileri ile çalıştığı için her türlü elektronik ve mekanik sistem tasarımı ilgisini çeker. Uzun bir süredir de alternatif ve geri dönüşebilen enerji sistemleri konusunda araştırmalar yapıyor. Geçtiğimiz hafta CNR Fuar Merkezinde bu konuda bir fuar olduğunu duyunca biz de pazar günü bu fuarı gezmeye karar verdik.

Bu konu beni son kullanıcı olarak sadece konfor anlamında ilgilendiriyor diye düşünüyordum. İstanbul'da doğalgaz ve kombili bir evde yaşayan bendeniz için herşey çok basitti: Evim yaz ya da kış hep beni mutlu edecek sıcaklıkta olsun ve tabi bu iş mümkün olduğu kadar ekonomik olsun. Böyle söyleyince herşey çok basit görünüyor ama fuardan sonra hiç de öyle olmadığını ve eşimin bu işi neden bu kadar çok incelediğini anladım.

Öncelikle evimiz müstakil yani ne kadar iyi izole edersek edelim bir apartman dairesine göre çok daha fazla ısı kaybetme potansiyeline sahip. İkinci olarak da İzmir'de doğalgaz yok. Bu durumda evimizi ısıtmak ve soğutmak için mevcut alternatifler aşağıdaki gibi:

- Kömür
- Mazot
- LPG
- Elektrikli Kombi
- Görünmez Isıtıcı (bundan çok etkilendim aslında :)
- Gazlı Güneş Panelleri
- Isı Pompası
- Klima

Bu alternatiflerin bizim gördüğümüz avantaj ve dezavantajlarını bildiklerim dahilinde bu tabloda topladım. Bu notları araştırmalarımız devam ettikçe güncelleyeceğim.

İzmir gibi bölgelerin doğadan enerji elde etmek konusunda çok ciddi avantajları var. Hava, güneş ve rüzgar çok önemli kaynaklar sağlıyor. Biz de bu doğal enerjileri olabildiğince kullanmayı hedefliyoruz. Bu yüzden de tabloda göreceğiniz ısı pompası ve gazlı paneller çözümleri en çok kafamıza yatanlardan. Zaten temelde ikisi de ısı pompası. Sadece ısı elde ettikleri kaynaklar farklı.



Isı pompası da aslında çok eski bir teknoloji ama zamanla doğalgaz ve petrolun ucuzlaması ile cazibesini yitirmiş, şimdi yine aynı kaynakların pahalanması ile gündemdeki yerini almaya başlamış. Temel olarak dışarıdan enerji verilmesi ile (yani elektrik) düşük sıcaklıktaki ısı kaynağından aldığı ısıyı yüksek sıcaklıktaki ortama veren bir makine olarak tanımlanıyor. Bu tanımdaki düşük sıcaklıktaki ısı kaynağı hava, su, toprak, atık gazlar vs olabiliyor. Yani hali hazırda var olan ısı kaynaklarını kullanıp, azıcaık da elektrik takviyesi ile hem ısıtma hem de soğutma yapabilecek bir sistem sunması.

Biz daha önce de bu sistemleri araştırmış ve Avrupa da çok yaygın kullanılan bir teknoloji olduğunu öğrenmiştik. Ancak Türkiye' de henüz bir üretim ya da talep olmadığı için bu firmalar da Avrupa firmalarıydı. Bu firmalar biz hep toprak ve su kaynaklı sistemlere yönlendirdi. Ancak araştırınca öğrendik ki İzmir ve daha güneyi için (yani kışın -5 derecenin altına düşmeyen yerler için) hava kaynaklı ısı pompaları fazla fazla yetiyormuş. Toprak ve su kaynaklı olan sistemlerin ilk yatırım maliyeti daha yüksek oluyor doğal olarak ama bizim durumumuzda buna gerek olmayacağını öğrendiğimize çok sevindik.

Şu anda kafamızda oluşan sistem ısı pompası kullanmak ancak bunu mutlaka güneş panelleri ile de desteklemeyi düşünüyoruz. Burdan sağlanan bedava enerjini sistemin verimini artıracak ve elektrik tüketimini de düşürecek. En son adım olarak da arazideki tüm elektrik ihtiyaçlarımız için orta ölçekli bir rüzgar türbinü kuracak ve böylece enerji açısından tamamen kendine yetebilen bir ortam kurmaya çalışacağız.

Fuarda İzmir'den bir firma ile görüştük. Bu gidişimizde eğer zaman ayırabilirsek bize Urla' da yaptıkları bir uygulamayı gösterecekler ve bizim ev için de bir keşif yapıp teklif verecekler.

Şimdilik bu kadar, haftaya yeni gelişmelerde dönmeyi umuyorum.

* Fotoğraflar:
1- www.technifix.com
2- Isıtma modunda bir Isı Pompası diagramı - www.geo4va.vt.edu
3- Dekoratif Radyatörler - www.dekorpan.com

4 yorum:

ocun dedi ki...

enerji konusunda ki detaylı araştırmana hak veriyorum dişi kuş.gerçekten işin zor kısımlarından birisi bu ama bence en keyiflilerinden de olabilir biraz deneysel çözümlere itebilir gibi geldi bana, buda zevkli olur sanırım.güneş panelleri satan bir arkadaşım var kendisiyle yaptığımız bir hesapta 150 m2 lik evimizin tüm elektriğini karşılamak için sadece 2.5 milyar civarında bir para yatırımı yapmamız gerekiyor.bence mebla çok fazla değil,birincisi temiz enerji kullanıyorsun,ikincisi fatura ödemiyorsun.rüzgar fikrinizi merak ettim doğrusu,izmir in bu iş için uygun bir yer olduğunu biliyorum,sizin araziniz de belki uygundur,fakat rüzgar gülü için harcanan alan ve elde edilecek enerji karşılaştırmasını güneş panelleriyle kıyaslamakta fayda var diye düşünüyorum.
çok gevezelik ettim,siz zaten bunları biliyorsunuzdur,laf işte.hadi güzel haberlerini bekliyoruz :)
iyi yolculuklar...

Dişi Kuş dedi ki...

Enerji konusu senin de dediğin gibi deneyselliğe çok açık. Sanırım eşimin de bu konuyla bu kadar ilgilenmesinin en büyük sebebi bu. Standart çözümler yerine kendi çözümünü kullanmak istiyor.

Güneş pilleri konusunu o da araştırmıştı ancak evin elektrik ihtiyacına ısıtma ve soğutma da katılınca yani ısıtma ve soğutmayı da elektrik ile yapmaya kalkarsak maliyet oldukça artıyormuş. Nasıl hesapladı onu bilmiyorum ama değerlendirmesi böyleydi. Belki bir ara sizinle yazışır ve hesapları bir daha beraber yapabilirsiniz. Şahsen ben hepsine açığım :)

Rüzgar içinse tahmin ettiğin gibi arsamızın bir kısmının rüzgara çok açıklığı ve yazın dahi günün belli saatlerinde mutlaka esen sabit rüzgarların oluşu bizi rüzgarı kullanma fikrine itti.

Bildiğim kadarıyla bizim gibi bir ev için gerekecek rüzgar gülü o kadar da büyük birşey olmuyor. Yani o Çeşme de ya Bozcaada'daki gibi değiller. Zaten kaplayacağı yer de dikine olacağı için 15 dönüm içinde onu koyacak bir yer buluruz diye bu noktaya pek takılmadık :)

Bir de rüzgar türbinini eşim kendisi yapmak istiyor. Bu sistemin en pahalı kısmı elektronik kontrol devreleriymiş. Onun dışındaki kısmı motor, pervane ve akü sonuçta. Ama rüzgara göre pervane ve motoru kontrol edecek sistem asıl işi yapıyor. Eşimin işi zaten elektronik kontrol sistemleri üretmek olduğu için bu kısmı kendisinin yapabileceğini düşünüyor. Eğer yapabilirse de zaten sistemin bize maliyeti ciddi şekilde düşüyor.

Ancak eşimin söylediğine göre asıl problem elektriği elde etmek değil depolamak. Bu tür enerjinin yaygınlaşamamasının da en büyük sebebi sanırım. Depolama için kullanılacak akülerin ömürlü olmaması sistemin ilk kuruluş maliyeti dışında da maliyetler çıkarıyor. Örneğin daha önce rüzgar enerjisi ile ilgili katıldığı bir fuarda hazır sistemlerdeki akülerin çevrim sayısını araştırmıştı. (Çevrim sayısı akünün dolup boşalma sayısı demekmiş) Bu değerin ortalama 400 olduğunu görmüş. Yani akü 400 kere dolup boşaldığında ömrünü tamamlıyor. İşte şimdi asıl uğraştığı konu bu. Uzun ömürlü ve uygun fiyatlı akü bulmak. Bu konudaki gelişmelerin birçok kişinin ilgisini çekeceğini tahmin ediyorum ancak eşimin çalışmaları biraz daha somutlaşsın diye bekliyorum. O zaman daha gerçekçi karşılaştırmalar yapabilir ve ortaya çıkanları sizlerle mutlaka paylaşabilirim.

Dişi Kuş

ssbb dedi ki...

güneş enerjisi kullanmak iyi de, bence kış geceleri için en iyisi kuzineli kömür sobası.

ocun dedi ki...

dişi kuş nerelerdesin???...

 
Clicky Web Analytics