13 Kasım 2008 Perşembe

Denizli' nin Travertenleri

Döndük dolaştık geldik yine İstanbul'a. Hala sersem gibiyim. Yazı Ege'de bırakıp İstanbul'un kışına gelmek ciddi bir depresyon etkisi yaratmakta. Tek avuntum kurban bayramı tatilinde yine Ege'ye dönecek olmak.Son yazımı Denizli'de bir internet kafeden yazmıştım. Kaldığım yerden devam edeyim.

7 Kasım günü öğlen saatlerinde yola çıktık. Pamukkale'ye gelirken eşimin işlerinden vakit bulursak -benim vaktim çoktu ama arabam yoktu- evin yer döşemesi için traverten bakmayı planlamıştık. Ancak işleri beklediğimizden uzun sürünce planımız "dönüş yolumuz üzerinde bulursak bakarız" şeklinde değişti. Pamukkale-Denizli yolu üzerinde 1-2 yere sorunca yolumuzun üstünde birkaç kilometre ileride büyük bir fabrika olduğunu öğrendik. 5 dakika sonra adı Kömürcüoğlu Mermer olan fabrikaya ulaştık. Fuayedeki teşhir ürünlerine bakmaya başlamıştık ki yanımıza firmanın sahibi Nihat Bey geldi. Kendisinden bahsetmeden geçemeyeceğim çünkü eşim de ben de kendisini çok sevdik ve takdir ettik. Fuayeye ilk girişte odağımız travertenler olduğu için tam ortada duran büyükçe alete dikkat etmemişiz. Sohbetimiz sırasında Nihat Bey dikkatimizi oraya çekti. Tahtadan yapılmış alet meğer antik bir traverten kesme makinasının canlandırmasıymış. Sadece maket değil birebir çalışan makina bölgedeki kazılar sırasında bir mermer tüccarı ya da üreticisina ait olduğu sanılan lahit kapağındaki kabartmadan yola çıkılarak yapılmış. Nihat Bey tarihi yaşatmış ve bize kadar taşımıştı. Kendi mesleğini ve bölgeyi ancak bu kadar güzel temsil edebilirdi.
Sağolsun bize bölgeyi uzun uzun anlattı ama vaktimiz kısıtlı olduğu için sohbetine doyamadık.

Ben antik görünüşlü travertenleri çok seviyorum, özellikle de kenar ve köşeleri yuvarlatılmış eskitilmiş görünenleri. Fabrika girişindeki teşhirde de antiklere takıldım kaldım zaten. Ben antiklerle aşk yaşarken Nihat Bey satıştan birisi yardım için gönderdi. Bize traverteni, kullanım alanlarını, avantajlarını, dezavantajlarını anlattı. Meğer benim beğendiğim o antik görünüşlü olanlar iç mekanlar için çok da önerilmiyormuş. Zaten su emme özelliği olan travertenler, delikli olduğunda çok da toz tuttuğu için iç mekanlarda delikleri doldurulmuş olanları kullanmamızı tavsiye ettiler.

Antik Görünüşlü Travertenler


Bu deliklerin doldurması işlemi de iki şekilde olabiliyormuş: İlk alternatif taşı fabrikada doldurulmuş ve silinmiş olarak almak ki bunun sonucunda nerdeyse pürüzsüz bir yüzey elde ediliyor, ikinci ise taş döşendikten sonra yerinde şeffaf bir dolgu malzemesi ile doldurulması. Bu yolla taşın dokusu kalıyor sadece kaba delikler ortadan kalmış oluyor. Bizim aklımıza ikinci seçenek daha fazla yattı çünkü taşın seramik gibi pürüzsüz olması yerine dokusunu korumasını tercih ediyoruz.

Aşağıdaki fotoğraflardan ilki doğal, ikincisi ise fabrikada silim işlemi yapılmış bir traverten:

Doğal Traveten


Fabrikada Doldurulmuş ve Silinmiş Traverten


Dolgu olayından sonra taşın deseni ve rengi kısmına geldik. Kesimde taşı enine veya boyuna kesmek farklı desenler elde etmenizi sağlıyormuş. Enine kesimde damarların dik kesiti alındığı için taş üzerinde yuvarlak desenler oluşuyor, klasik kesim denilen boyuna kesimdeyse damarlar boyunca kesit çıktığı için çizgili gibi bir görüntü elde ediliyor. Ordaki örnekler arasında klasik kesim (yani damarlı) ve sarımsı bir tanesini pek beğendik. Bu örneğin döşenme şekli de tam istediğimiz gibiydi.

Ben 30x30 cm gibi tüm taşların aynı boy olmasını istemiyordum. Seramik bile yapacak olsak bunu aşmanın yollarını aramayı planlıyordum :) Pattern dedikleri 4-5 ayrı ebatta kesilmiş taşların belli bir desen oluşturarak döşenmesini çok şık buluyorum. Kısacası en çok eğendiğimiz beğendiğimiz pattern desenli, sarımsı ve klasik kesim bir travertenler oldu.

Pattern Örneği


Araştırmamızın fiyat kısmına geçtiğimizde ise fiyatların İzmir'den oldukça ucuz olduğunu gördük. İzmir'de daha önce sorduğumuz yerler bu kalitedeki travertenlere 40-45 YTL/m2 'nin altında fiyat vermemişti ki buna nakliye dahil değildi. Burda ise fiyat 25-30 YTL/m2 . Nakliyeyi de 1 YTL/m2 gibi hesaplayabileceğimizi söylediler ve sipariş verdikten 1 hafta sonra da ürünlerimizi teslim edebileceklerini eklediler. Duyduklarımızdan oldukça memnun kalmış bir şekilde fabrikadan ayrıldık. Sıra yerlerin kaplanmasına geldiğinde, bu işi Denizli'den halledebileceğimize karar verdik ve evimizin alt katını travertenle kaplanmış olarak hayal ederek İzmir'e doğru yola çıktık.

Hiç yorum yok:

 
Clicky Web Analytics